İnsani ilişkilerin yaygınlaştığı her alanda hukuki düzenleme ihtiyacı da kaçınılmazdır. Devlet de ayrıca ekonomik ilişkilerden lisans bedeli veya vergi geliri sağlayabileceği için düzenleme yapmaya özellikle heveslidir. Elektronik ticaret, günümüzde artık alternatif bir mecra olmaktan çıkmış, birebir ticaretin tahtını sarsan ve ileride asli ticaret mecrası olacak duruma gelmiştir. İnternetten yapılan yayınlar veya bu mecradaki hizmet sunumlarını özellikle cezai bakımdan düzenleyen 5651 sayılı Kanun, Elektronik Haberleşme Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Bunun dışında sektör oyuncularında son yıllarda elektronik ticaretin gelişmesi için bu konuları düzenleyen özel bir Kanun yapılması dile getirilmekteydi. Ancak talihsiz bir şekilde, 2010’un son ayında Elektronik Ticareti düzenleme iddiasıyla ayrı bir Kanun Tasarısı hazırlanarak Meclise sevk edildi.
Baştan söylemek gerekirse, Kanun tasarısıyla getirilenler, uygulama ve ihtiyaçlardan tamamen habersiz şekilde ve genel düzenleme olan Ticaret Kanununa uyumsuz ve çok yetersiz bir düzenlemedir. Yukarıda belirtilen diğer Kanunlara veya çok isteniyorsa tam da bu ay Mecliste kabul edilen yeni Ticaret Kanununa birkaç madde halinde eklenerek yapılabilecek olan bu düzenlemeleri ayrı Kanun olarak yapmak hiçte yerinde değildir. Çünkü aslında elektronik ticaret düzenlemesinin, sadece yöntemsel olarak internet sistemlerinden kullanıma adapte edilmiş şekilde ticaret hukuku düzenlemelerinin aynısı olması gerekmektedir. Bu mecra regülasyon mantığında düzenlemeyi gerektirir bir alan değildir.
Kanun Tasarısının getirdiklerine baktığımızda ise; konu bakımından Elektronik Haberleşme Kanunu ve Tüketicinin korunması hakkında Kanun’un düzenleme alanına giren konularda hükümler getirildiği görülmektedir. Başlığının Elektronik Ticaret Kanunu olmasına aldanarak esas ticari işleri düzenleyeceği sanılmamalıdır. Kanun Tasarısında özetle; internetten satış yapılması halinde alıcının karşılaşacağı ara yüzlerde olması gereken asgari şartlar ile reklam veya benzeri elektronik ticari iletilerin gönderilme koşulları düzenlenmektedir.
İlk düzenleme 3. ve 4. Maddelerde yer alan ve internet ortamında sözleşme ilişkisini teklif eden mal veya hizmet ticareti sunucusunun hangi bilgileri koyması gerektiği düzenlenmiştir. Ancak sipariş veya ödeme süreçleri bakımından düzenleme getirilmeye çalışılırken örneğin irade beyanı sadece elektronik imza ile mi yapılacaktır yoksa tıklama ile de yapılsa geçerli olabilecek midir sorusu cevapsız bırakılmıştır. Burada getirilen düzenlemelerin bilgi verme yükümlülüğü ve sipariş olarak ayrılmasının da hiçbir mantığı yoktur. Aslında internetten ödeme ile yapılacak satış akdinde tüketicilerin yanılgıya düşmemesi için muhakkak satıcının satış şartlarını açıkça alıcıya göstermesi ve onaylatması çok daha net bir şekilde belirtilebilecekken bozuk bir sistematik kullanılmıştır. Ayrıca bu düzenlemeler sadece tüketiciler için zorunlu tutulmuş ve tacirler arası zorunlu tutulmamıştır. O halde bu düzenlemenin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna bir madde ile eklenmesi daha doğru olacaktır.
İkinci olarak Kanun Tasarısı 5. ve diğer maddelerinde; ticari iletinin gönderiminde, gönderenin kimliğinin kesin olarak belirlenebilir olması, alıcıdan onay alınması ve onaya aykırı gönderim yapılmaması gibi koruyucu düzenlemeler getirilmektedir. Bu hükümlerinde ayrı Kanun ile düzenlenmesi çok yersizdir. Elektronik Haberleşme Kanunu içerisinde zaten olan ve olması gereken düzenlemelerin detaylandırılmasından ibarettir.
Peki, zaten konuyu düzenlemesi gereken Kanunlar değil de böyle ayrı bir Kanun Tasarısının amacı ne olabilir diye düşünmemiz gerekir. Avrupa Birliği’ne uyum kuşkusuz her düzenlemenin kutsal dayanağı olmaya devam ediyor. Ancak 9. Maddedeki cezai düzenlemelere baktığımızda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın idari para cezaları kesme yetkisi ile bu alana müdahil olmaya çalıştığını düşünmeden edemiyor insan. Ne de olsa geleceğin ticari mecrasını sadece Ulaştırma bakanlığına bırakmak olmazdı. Ancak bu tip kısır yaklaşımlarla devletin her Bakanlığının regülasyon yetkisi ile olaya dahil olma anlayışının Meclisten döneceğini umarız.
[1] Tele.com.tr, Şubat 2011